Kutsal Yolculuğun Vazgeçilmez Markası...
arka plan

Mekke-i Mükerreme

#Mekke-i Mükerreme'nin Tarihçesi #Mekke'yi Diğer Şehirlerden Ayıran Hususlar #Mekke'yi diğer şehirlerden ayıran hususiyetleri – özellikleri nelerdir?

Mekke-i Mükerreme

Mekke-i Mükerreme

Sizler için hazırlamış olduğumuz bu detaylı makalede Mekke Şehri hakkında geniş ve detaylı bilgi bulunmaktadır. Aradığınız bilgiye doğrudan ulaşmak için aşağıda ki sekmelerden istediğinizi tıklayınız.

Mekke nasıl bir şehirdir?

  • Cevap: Mekke şehri, yeryüzünde Harem bölgesinin merkezinde Kâbe-i Muazzama'nın etrafını çevirmiş, dünyada emsali bulunmayan mübarek bir yer ve mukaddes bir şehirdir. Tarihi, Kâbe kadar geçmişe dayanır.

Mekke-i Mükerreme'nin Tarihçesi

Hz İbrahim (Asm) takriben milattan iki bin yıl kadar önce hanımı Hz. Hacer ile henüz annesini emer yaştaki oğlu Hz İsmail'i (Asm) Cenab-ı Hakk'ın emri ile Filistin'den alıp Mekke'ye getirir.

Mekke'nin ortasında bulunan Beytullah ’ın (Allah’ın Evi) yıpranmış duvarlarının dibine veya -Başka bir rivayette- bir ağacın gölgesine yerleştirir.

Onlara kısa bir zaman yetecek kadar bir kapta biraz hurma, bir başka kapta da bir miktar su bırakıp Filistin'e geri dönmek üzere oradan ayrılır.

O zaman Kâbe, vadiden gelen sellerle tahrip olmuş, yenisi yapılmamıştı. Henüz Mekke şehri de kurulmamıştı. Kâbe 'yi ziyarete gelenler Beytullah ’ın etrafındaki dağların eteklerine geçici çadırlar kuruyor, ziyaretlerinden sonra da söküp gidiyorlardı.

İşte böyle kimsesiz ve himayesiz bir yerde bırakılan Hz. Hacer, efendisi ve çocuğunun babası Hz İbrahim (Asm) yürüyüp giderken, etrafına bakar.

Ne bir hayat eseri ne bir insan ve ne de yiyip içecek, bir şey göremeyince, İbrahim (Asm)'a: “Ya İbrahim!.. Yiyecek ve içecek bir şeyin olmadığı, görüşüp konuşacak bir kimsenin bulunmadığı bu kimsesiz ve Issız vadide bizi kime bırakıp gidiyorsun” diye seslenir.

Hz İbrahim (Asm), hanımının sesini duyunca durur. Bir tarafta çok sevdiği hanımı ve ciğer paresi oğlu İsmail himaye ister, diğer tarafta İlahi emir itaat ister. Bu iki meselenin tesiri altında hayrette kalır.

Belki de “Dönüp bakarsam sevgi ve evlat şefkati ağır basar, İlahi emre itaatte kusur ederim” diye, İlahi emri tercih eder ve tekrar yürür. Hz. Hacer arkasından biraz giderek tekrar seslenir.

  • “Ya İbrahim !.. Bunu sana Allah mı emretti?” diye sorar. Hz İbrahim: Yine yüzünü dönmeden “Evet Allah emretti” diye cevap verir ve yoluna devam eder. Hz. Hacer tam bir teslimiyetle;
  • “Öyle ise, Allah bizi korur” der ve oğlunun yanına döner. Hz İbrahim hanımı ve evladını kimsesiz vadide bırakıp giderken benliğini saran şefkat, merhamet ve hasret duygularıyla gözden kaybolunca Kâbe-i Şerif'e yönelir ve içi yanarak:

"Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe'nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler." (*) (İbrahim Suresi, 37.Ayet)

Hz. Hacer oğlu İsmail'in yanına döner. Bir müddet sonra yiyecek ve içecekleri azalır. Erzakımız biterse ne yapabilirim diye oğlu İsmail'i olduğu yerde bırakıp, “gelen giden var mı, biraz yiyecek içecek bulabilir miyim, bir can yoldaşı görebilir miyim?” diye Safa tepesi ‘ne çıkar. Sağa sola, etrafa bakar. Kendisini teselli edecek ne bir canlı ne bir hareket, ne bir ses ve ne de bir işaret görebilir.

Çevre Issız ve sessizdir. Sonra Safa'dan iner karşıdaki Merve tepesine doğru yürür. Vadiye indiğinde oğlu İsmail'i göremediği için vadinin çukur kısmını süratli yürüyerek geçer. Merve tepesine çıkar. Etrafa ümitle bakar. Fakat ümitleri boşa çıkar. Aradığını bulamaz. Bu şekilde dört defa Safa'dan Merve'ye üç defa da Merve'den Safa'ya gidip gelir.

Merve'ye üçüncü gelişinde “yedi say olmuştur.” kulağına oğlu İsmail'in sesi gelir. “Yavruma bir şey mi oldu.” diye koşarak İsmail'in yanına gelir. Bir de ne görsün, İsmail'in ağlarken ayağıyla tepindiği yerden kaynayarak su çıkıyor. Hemen heyecanla dağılıp akmasın diye suya “dur dur akma” manasında olan “Zem! Zem!” diyerek etrafını çevirip havuz haline getirir.

Hz. Hacer'in hatırası olarak Safa Merve tepeleri arasında hacıların ve umrecilerin say yapmaları vacip olmuştur. Hz İsmail'in mucizesi olarakta Zemzem suyu bugüne kadar şifa kaynağı olmuştur. Eksilmeden kıyamete kadar da devam edecektir.

Bir başka rivayette “Cebrail (Asm), İsmail (Asm)'ın ayağını teptiği yeri kanadıyla veya topuğuyla eşerek, Cenab-ı Hak'kın izniyle dipten kaynayan Zemzem suyunu çıkarır.” denilmektedir.

Bu sırada Cebrail (Asm) uygun bir görüntü ile Hz. Hacer’e “Biz burada yalnız, kimsesiz, himayesiz kaldık diye korkmayın. İşte şurası Beytullah'ın yeridir. O'nu, bu çocukla beraber bâbası yeniden yapacaktır. Allah-u Teâlâ Beyt'inin ehlini, himayesiz bırakmaz” diye müjde verip gider.

Gerçekten de öyle olur. O vadiden geçenler artık “burada su var” diye uzun müddet kalmaya, hatta bazıları gelip yerleşmeye başlar. Gelenler, suyun sahibi bilinen Hz Hâcer ve Hz İsmail'e suyun karşılığında saygı, sevgi, ikram ve iltifatta bulunurlar. İlk gelip yerleşenler Cürhüm Kabilesi olur. Kâbe’nin etrafına yerleşip, ilk Mekke Şehrini, çarşı ve pazarını onlar kurar. Hz. Hacer ve oğlu Hz İsmail komşularıyla beraber yaşamaya devam ederler.

Yıllar geçiyor İsmail (Asm) büyüyordu. Anadili İbranice olan İsmail (Asm) Cürhimiler'den fasih Arapça öğreniyordu. Zaman geçtikçe gelişen İsmail (Asm) Cürhüm kabilesinden temiz bir ailenin kızıyla evlendi ve peygamber oldu.

Hz İbrahim (Asm) hem hacca, hem de eşi Hz Hacer ve oğlu Hz İsmail'i ziyarete gelirdi. Hakk Subhanehu ve Teâlâ Hz İbrahim (Asm)'dan Beyt-i Şerif'in yeniden inşa edilmesini istedi.

Hz İbrahim (Asm) Beyt-i Şerif'i inşa etmek üzere Mekke'ye geldi. Baba oğul iki peygamber birleşip, Beyti Şerif'i yeniden inşa ettiler.

Bugünkü Modern Yeni Mekke

Hicaz bölgesinin ortasında, etrafı bitkisiz sıra dağlarla çevrili olup dağları siyah, sert, kaya ve taşlarla kaplı, çok sıcak ve kurak bir iklime sahip olan Mekke'nin, gündüzleri güneşin ışınlarıyla iyice ısınan kayaların verdiği ısıyla gece sabaha kadar sıcaklığı devam eder. Bilhassa yaz günlerinde bu sıcaklık daha da artar.

Osmanlı döneminde, Mekke i Mükerreme ve civarına fevkalade değer verilmiş, tarihe mal olan eserler bırakılmış. Ne yazık ki, o kıymetli eserlerin pek çoğu şimdi bakımsız harabe halinde. Harem'in korunması için inşa edilen Ciyad Kalesi bütün ihtişamıyla hala ayakta dururken maalesef yıktılar. Şu anda yerine modern büyük otel yapılıyor. Son senelerde asrın tekniğinden faydalanılmakta, her türlü imkanlar değerlendirilmekte, yollar, köprüler, tüneller, park ve eğlence bahçeleri yapılmakta ve çevrenin ağaçlandırılmasına hızla devam edilmektedir. Gidiş gelişli çift yollar, sağlı sollu yeşertilmiştir.

Modern mesken, otel ve misafirhaneler yapılmış ve hala da yapılmaktadır. Geniş caddeler çarşı, pazar ve büyük marketler kurulmuştur. Su ve ulaşım sorunu tamamen çözülmüştür. Her türlü ihtiyaç maddelerini bol miktarda ve her aradığın yerde bulmak mümkündür.

Hulâsa Mekke, maddi ve manevi cihetiyle görülmeye değer emsalsiz bir şehir olmuştur.

Mekke'yi Diğer Şehirlerden Ayıran Hususlar

  • Mekke'yi diğer şehirlerden ayıran hususiyetleri – özellikleri nelerdir?

  • Cevap: Mekke ve Mekke civarını, diğer şehirlerden ayıran, dünyada eşi ve benzeri olmayan özellikleri vardır. Onlardan meşhur olanları sırasıyla görelim:

1-Beyt-i Şerif'in  (Kâbe-i Muazzama) Mekke’nin ortasında olması

Dünyanın her tarafından İslam alemi, yirmi dört saat ibadet için -namaz, niyaz ve dualarında- yöneldikleri kıbleleri, hacıların etrafında gece gündüz durmadan pervane gibi döndükleri, Beyt-i Şerif'in -Kâbe-i Muazzama 'nın- Mekke'nin ortasında bulunması;

2-Zemzem'in Mekke'de olması

İsmail (Asm)'ın mucizesi olan ve emsali dünyanın hiç bir yerinde bulunmayan Zemzem suyunun Mekke'de bulunması;

3-Safa ve Merve'nin Mekke'de olması

Kur'an-ı Kerim'de “Safa ve Merve Allah'ın nişanlarındandır” diye bildirilen Safa ve Merve'nin Mekke'de bulunması;

4-Resul-ü Ekrem'in (Asm) Mekke'de doğmuş olması

Resul-ü Ekrem'in (Asm) miladi 20-Nisan-571 pazarı pazartesiye bağlayan gecenin en güzel vaktinde Mekke'de dünyaya gelmiş olması;

Resul-ü Ekrem'in doğduğu ev Safa ile Merve arasındaki mermer döşeli meydandan çıkıldığında karşıda görünür. Beyt-i Şerif'in doğusunda yeni yapılmış iki katlı bir binadır. Mevkisi, “Haşim Caddesi Mevlid Sokağı” diye anılır. Şimdi kütüphane olarak ziyaret edilmektedir.

5-Resul-ü Ekrem'in çocukluk ve gençlik devresinin Mekke'de geçmesi

Resul-ü Ekrem (Asm) çocukluk devresinde daha dünyaya gelmeden babası Abdullah'ı, altı yaşlarında annesi Âmine'yi kaybetmiş hem babadan hem de anneden yetim kalmıştı. Dedesi Abdülmuttalib’in himayesinde büyüyordu. On iki yaşlarında iken dededen de yetim kaldı.

Efendimiz, Hz. Ali'nin babası ve Efendimizin amcası olan Ebu Talip’in himayesine geçmişti. 25 yaşına gelip evlenene kadar ne çocukluğunda ve ne de gençlik döneminde, ileride kendisini mahcup edecek hiçbir çirkin hali olmamıştır. Dost düşman “Muhammed-ül Emin” diye yad edegelmiştir.

6-Resul-ü Ekrem'in ilk defa Mekke'de evlenmesi

Resul-ü Ekrem 25 yaşında iken, 40 yaşında, hem de dul bir hanım olan Hz. Hatice validemizle ilk evliliğini Mekke'de yapması ve beş çocuğunun Mekke'de dünyaya gelmesi;

7-Resul-ü Ekrem'e ilk vahyin “Hıra” dağında gelmesi

İslam'ı ilk kabul eden hanımı, Hz. Hatice validemiz olur. Sonra büyüklerden Hz. Ebu Bekir, çocuklardan Hz. Ali, kölelerinden -hizmetçilerden- de Hz. Zeyid olmuştur. Allah-u Teâlâ hepsinden razı olsun.

8-Hatice validemizin Mekke'de vefat etmesi

Resul-ü Ekrem'in ilk hanımı Hatice-tül Kübra validemizin kabrinin Mekke'de Cennet-ül Muallâ mezarlığında olması;

9-Resul-ü Ekrem'in Miraç’ının Mekke'de olması

İnsanlık tarihinde emsali görülmemiş Mirac hadisesi Mekke'de iken olmuştur. Akılları durduran Mirac yolculuğu gecenin kisa bir zamanında Mekke'den Kudüs'deki Mescid-i Aksa'ya, oradan yedi kat gökleri geçerek Sidret-ül Münteha'ya oradan Allah-u Teâlâ'nın dilediği yere kadar gitmesi, yetmişbin hicabın -perdenin- kalkması ve Allah-u Teâlâ'yı mekândan münezzeh olarak görmesi ve sır olarak doksan bin kelâm etmesi, dönüşte Cennet ve Cehennem'i gezmesi Mekke'de iken olmuştur.

10-Mekke'de on üç sene İslamı tebliğ etmesi

İlk ayetlerin Mekke'de inmesi ve efendimizin peygamber olması, İslam'ın ilk tebliği ve İslam'ı yaşamanın ilk zor günleri ve devam eden 13 sene Mekke'de yaşanmıştır.

11-Medine'ye hicretin, Mekke'den olması

Müşrikler baskılarını, eza ve cefalarını gün geçtikçe artırıp müslümanlara huzur vermiyorlardı. Bazı sahabeler Habeşistan'a, bazıları Yemen'e, kimi açık, kimi gizlice hicret ediyorlardı. İlâhi emir geldi, Resul-ü Ekrem (Asm) da sadık dostu ilk müslüman Ebu Bekir (Rd) ile Mekke'den Medine'ye hicret etti ve sekiz sene sonra Mekke'yi müşriklerin elinden kurtardı. Meşhur Mekke kuşatması sonunda Mekke müslümanların eline geçmişti.

Resul-ü Ekrem (Asm) ve ordusu tekbirlerle Mekke'ye girmişler ve ilk olarak Beyt-i Şerif'in içindeki ve Safa ve Merve Tepesi ‘ndeki putları yere indirmişlerdi.

Mekke'nin daha saymakla bitmeyen pek çok özellikleri vardır. Biz burada meşhurlarını anlattık.

(*) 

 



Diyanet logoTursab logo